
19 MAYIS 1919'A BAÅžKA BİR AÇIDAN BAKIÅž
(KESİP SAKLADIÄžIM BİR GAZETE KÜPÜRÜNDEN)
Gazeteci Rahmi Turan, 2011 yılında Hürriyet gazetesinde kaleme aldığı köÅŸesinde Emekli Hava Albayı Kemal İntepe'nin İngiltere'de başından geçen bir olayı anlatır. İntepe, uçuÅŸ eÄŸitimi için gittiÄŸi İngiltere’de, Atatürk’ü Samsun’da tutuklamak isterken teslim olan İngiliz Subayla tanışır. İngiliz Subay o gün yaÅŸananları ÅŸöyle anlatır:
"1941 yılında İngiltere’ye uçuÅŸ eÄŸitimi için gitmiÅŸtik. Londra’ya vardığımızda, yaÅŸlı bir İngiliz hava binbaşısı, irtibat subayı olarak görevlendirilmiÅŸti. Adı Mr. Salter olan bu subay Türkçe’yi bizlerden daha iyi konuÅŸuyordu. Mr. Salter’i birkaç defa eÅŸi ile birlikte ikindi çayına davet ettim. O da beni akÅŸam yemeklerine evine çağırıyordu. Emekli Binbaşı Salter bir akÅŸam bana ÅŸunları anlattı:
“1919 yılında Piyade Binbaşı Salter olarak Samsun’daki İngiliz İşgal Tabur Komutanı idim. 18 Mayıs 1919 günü İstanbul’daki İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanlığı’ndan ÅŸifreli bir telsiz telgrafı aldım. Bu telgraf, ‘16 Mayıs 1919 günü, Mustafa Kemal adında bir Türk generalinin, Bandırma Vapuru ile İstanbul’dan ayrıldığını, eÄŸer Samsun’a inecek olursa tutuklanarak İstanbul’a gönderilmesini’ istemekteydi. Gerekli emirleri verdikten sonra Samsun’a indim. Åžehir her zamankinden daha kalabalıktı. Siyah çizmeli, külot pantolonlu ve siyah kalpaklı, sert bakışlı kimselerin çokluÄŸu dikkatimi çekti. Sonradan bunların Türk subayları olduÄŸunu öÄŸrendim. Durum çok nazikti. Dört gün önce Yunanlılar İzmir’i iÅŸgal etmiÅŸler, Türkler buna çok sert bir tepki göstermiÅŸlerdi. Rum tercümanım çok korkuyordu. Bütün gece hiç uyuyamadım. 19 Mayıs günü sabah erkenden iskeleye gittim. Sabah namazından çıkan herkes sahile inmiÅŸti. Kurtarıcılarını bekliyorlardı. Askerlerimle çevreyi kordon altına aldım. Denizde, batı tarafında bir duman göründü. Sahildeki kalabalık heyecanlıydı. Bir de baktım ki, her askerimin arkasında siyah çizmeli, kara kalpaklı bir Türk subayı duruyor. Hepsinin silahlı olduÄŸu muhakkaktı. Vapur iyice göründü. Görevimi iskele üzerinde yapamayacağımı düÅŸünerek motoruma atlayıp vapura doÄŸru hareket ettim. Mustafa Kemal PaÅŸa’yı orada tutuklayacaktım. Vapura ilk varan benim motorum oldu. Beraberimde getirdiÄŸim iki erimi motorda bırakarak, tercümanımla birlikte vapurun iskelesine tırmandım. Güvertede beni selamlayan iki tayfaya: ‘Vapurdaki generali görmek istiyorum’ dedim. Bir tanesi önümüze düÅŸerek bizi salonun kapısına kadar götürdü. Kapıdaki görevli, durumu içeriye bildirdi ve geriye dönüp bizi salona aldı. Herkes ayaktaydı. “Ortada, mavi gözlü, sert bakışlı kiÅŸi ile göz göze gelince ne söyleyeceÄŸimi ÅŸaşırdım. Sert bir asker selamı verirken aÄŸzımdan ÅŸu sözler döküldü: ‘Taburum emrinizdedir!’ Bunu nasıl söylemiÅŸtim? Daha önce hiç böyle bir ÅŸeyi aklımdan bile geçirmemiÅŸtim. Rum tercümanım ÅŸaşırdı, bir an durakladı. Ben kendisine dönüp bakınca hemen toparlandı ve Türkçe olarak generale iletti. Mustafa Kemal PaÅŸa’nın yüzünde hafif bir tebessüm belirdi, teÅŸekkür etti ve beni de yanına alarak dışarıya çıktı. Sanıyorum, bakışlarından etkilenip bir anda teslim olma kararı vermiÅŸtim. Gözlerinin, inanılmaz bir etkileyici gücü vardı. Öteki sandallar da vapura ulaÅŸmışlar, çevreyi doldurmuÅŸlardı. Mustafa Kemal PaÅŸa, gemiye çıkan birkaç kiÅŸiyle tokalaÅŸtıktan sonra, vapurdan benim motorumla ayrıldık. İskeleye vardığımızda muavinime, taburu safta toplayıp silah çattırmasını ve hepsinin Türk makamlarına teslim olmasını emrettim. Biraz durakladı, sonra asker selamı verip ayrıldı ve emrimi aynen yerine getirdi. Taburu o siyah çizmeli, kara kalpaklı kiÅŸiler teslim almıştı… Bu yüzden, İngiltere’ye dönünce askeri mahkemede yargılandım. ‘Bir İngiliz subayı, nasıl olur da bir Türk generalin emrine girer? Bu vatan hainliÄŸidir!’ diyorlardı.”
Mr. Salter, olayın devamını ÅŸöyle anlatıyor: “Mustafa Kemal PaÅŸa benim yanıma, o siyah çizmeli, kara kalpaklı kiÅŸilerden birini vererek kendi makam otomobilimle ve kendi ÅŸoförümle birlikte, misafir edileceÄŸimi söyledikleri Ankara’ya gönderdi. Taburumun tutuklu erlerinin de, Çorum, Çankırı ve Kastamonu’da kurulan esir kamplarına yerleÅŸtirildiÄŸini öÄŸrendim. Türklerin KurtuluÅŸ Savaşı’nın sonuna kadar Ankara’da, Hacıbayram Camii’nin önündeki cadde üzerinde bulunan iki katlı ahÅŸap evde kaldım. Hizmetimi göreceÄŸini söyledikleri, fakat aslında gardiyanım olan ve sıksa suyumu çıkaracak kuvvetteki bir kadınla dört seneye yakın bu evde oturdum. Savaşın sonunda imzalanan anlaÅŸma gereÄŸince ben ve taburum, Malta’daki Türk esirlerle deÄŸiÅŸtirildik. İngiltere’ye döner dönmez tutuklandım ve vatana ihanet suçundan divanı harbe verildim. Hakkımda ağır hapis isteniyordu! Savcı, teslimiyetimin vatana ihanetle eÅŸdeÄŸerde bir suç olduÄŸunu iddia ediyor ve en ağır ÅŸekilde cezalandırılmamı istiyordu. Yüksek Askeri Mahkeme’nin önüne çıktığımda savunmamı büyük bir soÄŸukkanlılıkla okudum ve ÅŸu cümlelerle bitirdim: ‘Sayın hâkimler! BaÅŸbakanımız Lloyd George, Avam Kamarası’nda ÅŸöyle bir soruya muhatap olmuÅŸtur: ‘Yunanlıları silahlandırarak 15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkarttık. Ve o tarihten bu yana milyarlarca sterlini bulan masraflar yaptık. Sonuç ne oldu? Yunanlılar İzmir’de denize döküldüler. Bu olayda bizim kazancımız nedir? Hiç. Bu akılsızca bir gaf, korkunç bir hata, büyük bir felaket deÄŸil midir?’ Bu sert ve suçlayıcı soruya karşılık BaÅŸbakanımız Lloyd George ÅŸu cevabı vermiÅŸtir: ‘Yüzyıllar bir veya iki dâhi yetiÅŸtirir. 20’nci yüzyılın dâhisinin Mustafa Kemal adıyla Türkiye’den çıkacağını ben nereden bilebilirdim?’ Görüyorsunuz sayın hâkimler. Karşınızdaki bu subay, BaÅŸbakanımızın bahsettiÄŸi 20’nci yüzyılın dâhisi ile hiç beklemediÄŸi bir anda karşı karşıya ve göz göze gelmiÅŸti. Ne yapabilirdi? EÄŸer ben o gün baÅŸka türlü hareket edecek olsaydım, bugün benimle beraber bütün taburumun mezarlarını ziyarete gelecektiniz. Fakat ÅŸimdi, eceli ile ölmüÅŸ olan üç erimizin dışında hepimiz saÄŸ salim yurdumuza dönmüÅŸ, ailelerimize kavuÅŸmuÅŸ durumdayız. Karar yüksek adaletinizindir.’ “Beraat ettim ve terhise tabi tutuldum. Ailemle birlikte Türkiye’ye gidip Mustafa Kemal PaÅŸa’yı ziyaret ettim. PaÅŸa beni muhteÅŸem nezaketiyle karşıladı. Tekrar görevli olarak İngiltere’ye çağırılmasaydım, Türkiye'de kalacaktım. İngiltere’ye döndüÄŸümde beni, Kraliyet Hava Kuvvetleri’ne aldılar ve İstihbarat BaÅŸkanlığı’nda önemli bir görev verdiler. Türkiye ile İngiltere arasında irtibatı saÄŸlayan grupta görev yapıyorum.”
19 Mayıs, Cumhuriyet'in kuruluÅŸ sürecinin baÅŸlangıcıdır. Bu süreç, Amasya Genelgesi, Erzurum Kongresi ve Sivas Kongresi gibi önemli adımlarla devam etmiÅŸ ve 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'in ilanıyla sonuçlanmıştır. 19 Mayıs, Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun. Atatürk, bu günü gençlere armaÄŸan etmiÅŸtir çünkü gençlerin, Türkiye'nin geleceÄŸinde önemli bir rol oynayacaklarına inanıyordu. Atatürk’ün GençliÄŸe hitabesi bu inançtandır.
BaÅŸta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere KurtuluÅŸ Savaşı Kahramanlarını saygı ve minnetle anıyorum. Ruhları ÅŸad olsun. Bu özel günün coÅŸkusunu ve amacını paylaÅŸarak kutlamanız dileÄŸiyle! Bayramınızı kutlar, saygılar sunarım.
18 Mayıs 2024 Ankara
Gevher Demirkaya AktaÅŸ